Boşanma Davası Nedir?
Boşanma Davası; sözlü ve yazılı olarak kurulan evlilik birliğinin Mahkemeye başvurularak sona erdirilmesini sağlayan hukuki bir süreçtir. Bu süreç; çekişmeli dava ile olabileceği gibi tarafların boşanma ve ferileri hususunda karşılıklı olarak anlaşarak ve düzenleyecekleri anlaşma protokolünü yetkili Aile Mahkemesine sunarak da sağlanmaktadır. Aile Mahkemesince hukuki şartların oluşması halinde anlaşma protokolü çerçevesinde tarafların boşanmasına karar verecektir.
Çekişmeli Boşanma Davası Nedir?
Tarafların boşanma, boşanmanın sebepleri, müşterek çocukların velayetleri, nafaka gibi hususlarda anlaşmazlık yaşaması halinde başvuru halinde Aile Mahkemesi devreye girer ve Aile Mahkemesi karar verme yetkisini kullanır.
Aile Mahkemesi; çekişmeli boşanma davasında delilleri inceler, tanıkları dinler, tarafların taleplerini de değerlendirerek doğru ve adil bir karar verir. Medeni Kanunda amaç ailenin korunmasıdır. Bu sebeple; Aile Mahkemesi Hâkimi tarafların ortak aile hayatını yeniden kurma ihtimalini görürse Medeni Kanunun 170. Maddesi gereği dava boşanmaya ilişkin olsa dahi ayrılık kararı verebilir. Taraflarca ortak hayatın yeniden kurulamaması halinde eşlerden her biri boşanma davası açabilir ve açılan ilk davadaki ispatlanmış olaylar ve ayrılık sürecinde gelişen olaylar esas alınır.
Çekişmeli boşanma davası açmak isteyen taraflar boşanma iddialarını Türk Medeni Kanununda belirtilen sebeplere dayandırmak zorundadır. Bu sebepler;
Zina (Türk Medeni Kanunu 161. Madde); Zina; taraflardan birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak eşini aldatmasıdır. Zina olgusunun gerçekleşmesi için taraflardan birinin iradi olarak bir başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesi gerekmektedir. Gizli olarak yapılan mesajlaşma, sarılma, öpme gibi cinsel ilişki boyutuna varmayan eylemler zina olarak kabul edilmemektedir. Tarafın kendi cinsiyle cinsel ilişkiye girmesi zina sebebi olarak kabul edilmemekte bu halde haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davası açılabilmektedir. Zinanın öğrenme tarihinden itibaren 6 ay, zina eyleminin gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde dava açılması gerekmektedir. Aksi halde dava hakkı düşmektedir. Tarafın, zina eylemini açık veya beraber tatile giderek veya çocuk yaparak kapalı affetmesi halinde zina eylemi sebebiyle daha sonra dava açma hakkı bulunmamaktadır.
Hayata Kast ve Kötü Davranış (Türk Medeni Kanunu 162 Madde); Taraflardan biri diğerinin hayatına kastetmişse veya azmettirmişse, pek kötü davranışta bulunmuşsa veya ağır derecede onur kırıcı davranışta bulunmuşsa bu sebeple dava açılabilmektedir. Zina sebebinde olduğu gibi öğrenme tarihinden itibaren 6 ay, eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde dava açılması gerekmektedir. Olayla ilgili ceza davası olması halinde ceza davasının da esas alınması gerekmektedir. Eşin, diğer eşe yönelik öldürme kastıyla hareket etmesi gerekmektedir. Tedbirsizlik sebebiyle diğer eşin hayatı tehlikeye düşmesi halinde bu kapsamda değerlendirilmeyecektir. Pek kötü davranış için; eşin diğer eşe bedensel ve ruhsal olarak derin yaralar yaratacak boyutta eylemde bulunması gerekmektedir. Bu davranışların belirlenmesi noktasında hâkimin takdir yetkisi bulunmakta olup eşlerin sosyal ve kültürel yapısı da esas alınmalıdır. Eziyet etmek, şiddet uygulamak, acı çektirmek, ellerin ve ayakların bağlanması bu kapsamda değerlendirilmektedir. Onur kırıcı davranış, eşin şeref ve haysiyetine yönelik saldırılardır. Eşin evden kovulması, toplum içinde küfür edilmesi gibi eylemler örnek verilebilir. Her onur kırıcı davranış bu kapsamda değerlendirilmemekte olup ağır derecede olması gerekmektedir.
Suçlu Olmak ve Haysiyetsiz Yaşam Sürmek (Türk Medeni Kanunu 163 Madde)
Medeni Kanun, eşlerden birinin küçük düşürücü suç işlemesi halinde diğer eşe boşanma davası açma hakkı tanımıştır. Küçük düşürücü suç; toplumun genel ahlakına aykırı, kişinin toplum içerisinde kınanmasına ve dışlanmasına sebep olan suçlar olup örnek olarak uyuşturucu ticareti, rüşvet, dolandırıcılık, zimmet, irtikâp, sahtecilik, cinsel taciz, cinsel istismar suçları verilebilir. Bu sebeple boşanma davası açılabilmesi için eşin suçu evlendikten sonra ve kasıtlı olarak işlemesi gerekmektedir. Aksi halde Mahkemece dava ret edilecektir. Kanun koyucu bu sebepten dolayı açılacak boşanma davasında bir süre belirtmemiştir. Fakat davayı açacak olan eşin öğrenme tarihinden itibaren makul bir süre içerisinde davasını açması beklenmektedir. Aksi halde hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanıldığına kanaat getirilecektir. Eşlerden birinin; evlilik birliği içerisinde yine toplumun genel ahlakına aykırı haysiyetsiz yaşam sürmesi de boşanma sebebidir. Haysiyetsiz yaşama; eşin başka kişilerle öpüşmesi, sarılması, normal arkadaşlığın ötesinde mesajlaşması, eşcinsel ilişkiye girmesi, para karşılığı ilişki kurması, kumar oynaması, alkol ve uyuşturucu kullanması, pavyonda çalışması gibi eylemler örnek olarak gösterilebilir. Bu tür eylemlerin devamlılık arz etmesi ve diğer eş için çekilmez hale gelmesi gerekmektedir. Yine; bu sebeple açılacak boşanma davasında bir süre sınırlaması yoktur. Fakat eşin devamlılık arz eden bu davranışlarına karşı uzun bir süre diğer eşin tepkisiz kalması halinde evliliğin çekilmez hale gelmediği olarak değerlendirilerek dava açılması halinde Medeni Kanunun 2. Maddesi gereği hakkın kötüye kullanılması olarak kanaat getirilecektir.
Terk (Türk Medeni Kanunu 164 Madde)
Eşlerden biri evlilik birliğinin kendisine yüklediği sorumluluklarını yerine getirmeden diğer eşi terk etmesi ve müşterek konuta haklı bir sebebi olmaksızın dönmemesi halinde diğer eşe terk sebebiyle boşanma davası açabilme hakkı tanınmıştır. Eşin, diğer eşin müşterek konutu terk etmesini sağlayarak dönmesini engellemesi halinde de terk sebebiyle boşanma davası açılabilmektedir. Dava açılabilmesi için ayrılık süresinin 6 ay ve halen de devam etmesi gerekmektedir. Eş, terk eden eşe 4. aydan sonra ihtar çekerek 2 ay içerisinde eve dönmesini isteyebilir. 2 ay içerisinde eve dönmemesi halinde 6 aylık süre dolmuş olduğundan terk sebebiyle boşanma davası açılabilmektedir. Eşin, terk eden eşe noter ve mahkeme aracıyla ihtar göndermesi gerekmektedir. Terk eden eşin, canına kast edilmesi, cinsel hastalık bulaştırılması, müşterek konutun birlikte seçilmemesi gibi hallerinde müşterek konuta dönmemesi haklı olarak kabul edilmekte ve açılacak boşanma davasında bu durumlar ispat edilmesi halinde davanın reddine karar verilecektir.
Akıl Sağlığının Yerinde Olmaması (Türk Medeni Kanunu 165 Madde)
Eşlerden birinin akıl hastalığına tutularak bu hastalığın resmi sağlık kurulunca düzenlenecek rapor ile tedavisinin mümkün olmadığı tespit edilmesi halinde diğer eşin boşanma hakkı bulunmaktadır. Akıl hastalığına yakalan eşin bu durumu diğer eş için evlilik birliğini çekilmez hale dönüştürmesi gerekmekte olup yargılama aşamasında sunacağı delillerle bu durumu ispat etmesi gerekmektedir. Bu sebeple; her türlü akıl hastalığı bu kapsamda olmadığı gibi akıl hastalığının derecesi de önem arz etmektedir. Akıl Sağlığı Sebebiyle açılacak boşanma davasında akıl sağlığına yakalanan eşe kusur yükletilemeyeceği için aleyhine maddi ve manevi tazminata hükmedilmeyecektir. Şartların oluşması halinde yoksulluk nafakası hükmedilmesinde engel bulunmamaktadır. Akıl Sağlının yerinde olamaması sebebiyle açılacak boşanma davalarında süre sınırlaması bulunmamakta olup her zaman açılabilmektedir.
Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması (Türk Medeni Kanunu 166 Madde)
Yukarıda belirtilen boşanma sebepleri; Aile Hukukundaki özel boşanma sebepleridir. Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması ise genel boşanma sebebidir. Evlilik süreci içerisinde yaşanan olumsuz olaylar sebebiyle eşlerin müşterek yaşama heves ve isteğinin kalmaması halinde kusursuz veya daha az kusurlu eşin açtığı boşanma davası türüdür.
Aile Mahkemesince bu sebeple açılan davada boşanma kararı verebilmesi için evlilik birliği temelden sarsılması ve bu durumun müşterek hayatı çekilmez hale getirmesi gerekmektedir. Medeni Kanununda evlilik birliğinin temelden sarsılması halleri belirtilmemiştir. Zira bu hallerin tek tek belirtilmesinin imkânı da yoktur. Bu sebeple; Aile Mahkemesince yapılan yargılama kapsamında sunulan ve toplanan deliller, tarafların ve tanıkların beyanları esas alınarak bu hususta karar verilecektir. Bedensel Şiddet, Psikolojik ve Ekonomik olarak Şiddet Uygulanması, maddi ve manevi olarak evlilik birliğinin yüklediği sorumlulukların yerine getirilmemesi, alkol, kumar ve uyuşturucu bağımlılığı, evlilik birliğine dışarıdan müdahale edilmesine izin verilmesi, sözlü hakaret, aşırı kıskançlık, eşine veya üçüncü kişilere karşı eşini sevmediği söylenmesi veya iftira atılması, alay edilmesi, küçük düşürülmesi, hasta eşiyle ilgilenilmemesi, sürekli olarak olumsuz ve saygı sınırlarını aşan davranışlarda bulunulması, kendi ailesiyle beraber yaşamaya zorunlu tutarak ayrı bir konut açılmaması, eşler arasındaki sırların dışarıya anlatılması, cinsel hastalığı olmamasına rağmen cinsel ilişkiden kaçınılması veya cinsel sorunlar sebebiyle taraflar arasında cinsel yaşamın olmaması, başka kişilerle sürekli olarak sosyal medya veya diğer iletişim yollarıyla flörtleşme gibi güven sarsıcı eylemlerde bulunulması hallerinde evlilik birliği temelden sarsıldığı kabul edilmektedir.