Ceza Hukuku; Suç ve Ceza kavramlarını inceleyen yani suç teşkil eden eylemler ile bu eylemlere karşılık yaptırımları düzenleyen kamu hukuk dalına denir. Ceza Hukuku; Ceza Genel Hukuku ve Ceza Özel Hukuku olarak ikiye ayrılır.
Ceza Genel Hukuku; suçun maddi ve manevi tanımını, tüm suçlar için geçerli prensipleri, suçu kaldıran nedenleri, cezanın azaltan veya kaldıran nedenleri gibi tüm genel ilke ve teorileri, Ceza Özel Hukuku ise; ülkede suç olarak kabul edilen eylemlerin ve verilecek cezaların neler olduğunu belirtir.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda; hangi eylemlerin suç olduğu ve hangi cezaların verileceği belirtmiştir. 5237 Sayılı Kanunun 2. Maddesiyle kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği ve güvenlik tedbiri uygulanamayacağı, kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamayacağı belirtilmiştir. Yine buna bağlı olarak kıyas yasağı ile kanunda suç olarak belirtilmeyen eylem nedeniyle bazı yönleriyle benzerlik gösteren ve suç olarak belirtilen eylem kıyaslanarak kişiye ceza verilemeyeceği belirtilmiştir. Böylelikle bireyler hangi eylemlerin suç teşkil ettiğini ve sonucunda yaptırıma maruz kalacağını bilerek yaşamaları sağlanmaktadır.
Kanunda suç olarak kabul edilen eylemlerin ve karşılığında müeyyidelerinin toplumda bireyleri esaslı olarak etkilediğinden açık ve yoruma mahal verilmeyecek şekilde olması gerekmektedir. Ayrıca; toplum düzeni içerisinde kişinin kendini güvende hissedebilmesi amacıyla kişi eyleminin eylem tarihinde suç olarak düzenlenmemesi, daha sonra ise aynı eylemin ceza kanununda suç olarak düzenlenmesi halinde eylem sebebiyle ceza hükmü verilmemesi gerekmektedir. Yani eylem gerçekleştiği dönemin ceza kanunlarına göre suç olarak kabul ediliyorsa kişi cezalandırılabilir. Fakat bu husus fail lehine olan kanunlar açısından geçerli değildir. Gerçekleştiği tarihte suç olarak kanunda belirtilen fakat daha sonra suç olmaktan çıkartılan bir eylem için kişi hakkında ceza hükmü verilemez.
5237 Sayılı Kanunun 20. Maddesiyle kimsenin başkasının eylemi sebebiyle sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir. Cezaların kişiselliği olarak açıklanan bu ilke ile sadece suçu işleyen kişinin cezalandırılabileceği, kişilerin kendi sorumluluğunu doğuracağını, başkasının kusurundan dolayı başka bir kişinin cezalandırılamayacağı güvencesini oluşturmaktadır.
Ceza Hukukunda; kişi hakkında ceza hükmü verilebilmesi için kişinin bilinci yerinde olarak isteyerek ve bilerek kanunda suç olarak belirtilen eylemleri yapması gerekmektedir. Yani suç oluşturulacak eylemlerin kusurlu olması gerekmektedir. Kişi; kusuru olmadan hakkında ceza hükmü verilemez ve kişi hakkında kast veya taksirine göre yani kusuruyla orantılı olarak ceza verilir.
Ceza hukukunda amaç toplumda bireylerin düzen içerisinde yaşamasını sağlamaktır. Bu sebeple; suçluları tespit ederek yakalamak ve cezalandırılmasını sağlamak taraf olan devletin görevidir. Devletin bu görevini icra ederken orantılık ve eşitliğe uyması ve ceza ve infazın aşağılayıcı ve insan onuruna aykırı nitelikle olmaması, suç işleyen kişinin topluma kazandırılması hedef alınması hukuk devleti olmasının gereğidir.
Ceza Hukukundaki Temel Kavramlar :
Soruşturma; Cumhuriyet Savcısı ve Kolluk Görevlileri tarafından suç şüphesi halinde başlatılan, suçu, suç işleyen kişi veya kişileri tespit eden, olayla ilgili delillerin toplandığı kovuşturma öncesi süreçtir. CMK 160. Maddesine göre soruşturma yapma yetkisi Cumhuriyet Savcısına aittir. Cumhuriyet Savcısı; maddi gerçeğin ortaya çıkması amacıyla Şüpheli lehine ve aleyhine delilleri toplayarak muhafaza altına alınmasını, suçun tespit edilmesi halinde tespit edilen şüpheli veya şüpheliler hakkında adil yargılanma çerçevesinde iddianame düzenleyerek kovuşturma başlatılmasını sağlar. Cumhuriyet Savcısı tarafsızdır. Yeterli delilin olmaması, etkin pişmanlık hükümlerinin bulunması, şahsi cezasızlık sebepleri ve olayın hukuki uyuşmazlık olması hallerinde takipsizlik (kovuşturmaya yer olmadığı) kararı verebilir. Soruşturma sonunda verilen takipsizlik (kovuşturmaya yer olmadığı) kararına karşı yasal süresi içerisinde Sulh Ceza Hâkimliğine itiraz edilir.
Kovuşturma; Soruşturmanın yetkilisi Cumhuriyet Savcısı şartların oluşması halinde Şüpheli veya Şüphelilerin cezalandırılması amacıyla iddianame düzenleyerek Mahkemeye sunar. Mahkeme 15 günlük süre içerisinde iddianameyi iade edebilir. Mahkemenin 15 günlük süre içerisinde iddianameyi iade etmemesi, bu sürenin geçmesi veya iddianameyi kabul etmesi halinde kavuşturma aşaması başlar ve verilen hükmün kesinleşmesine kadar devam eder. Kovuşturma aşamasına geçilmesiyle soruşturma aşamasında Şüpheli olan kişiler Sanık sıfatını alır. Kovuşturma aşaması Mahkeme tarafından yürütülür ve istisnalar hariç herkese açık, sözlü ve duruşmalı yapılır.
Müşteki; suç teşkil eden eylem nedeniyle mağdur olan veya zarar gören, savcılık ve ilgili makamlara beyanda bulunarak şikâyet hakkını kullanan kişidir. Müşteki; gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir. Müşteki kanunda belirtilen sürelerde şikâyette bulunması gerekmektedir. Aksi halde; hakkı zamanaşımına uğramaktadır. Bu süre; fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır.
Müşteki Sanık; Soruşturma kapsamında hem zarar gören ve mağdur olan şikâyetçi hem de suç isnadı altında olan kişiye denir.
Mağdur; suçtan doğrudan zarar gören gerçek kişidir. Tüzel kişiler; mağdur sıfatına giremez. Tüzel kişilerin suçtan zarar görebilmelerine rağmen tekrar belirteceği üzere mağdur sıfatına girmesi mümkün değildir.
Katılan; soruşturma aşamasında şikâyette bulunan Müştekinin kovuşturma aşamasında davayı takip etmek istediğini mahkemeden talep etmesi ve mahkemenin de müştekinin bu talebini kabul etmesi halinde katılan sıfatını almaktadır. Yargılamadan menfaati etkilenebilecek olanların da davaya katılma hakları bulunmaktadır. Hüküm verilinceye kadar katılma talebinde bulunma hakkı vardır. Katılma talebi sözlü ve yazılı yapılabilir. Mahkemenin katılma talebini ret etmesi halinde kanun yoluna başvurulması halinde incelemeye konu edilerek bu hususta karar verilecektir.
Şüpheli; Cumhuriyet Savcısı ve kolluk birimleri tarafından yürütülen soruşturmada hakkında suç işlediği şüphesi olan kişiye denir. Şüphelinin soruşturma aşamasındaki hakları şunlardır;
- Başlatılan soruşturma hakkında detaylı bilgi verilmesi, 5271 Sayılı Kanunun 147. Maddesi gereği şüpheliye isnat edilen suç hakkında detaylı bir açıklama ve bilgi verilmesi gerekmektedir. Böylelikle; şüpheli savunma hakkını kullanabilmektedir.
- Gözaltına alınan veya yakalanan Şüphelinin ailesinden veya yakınlarından birine haber verebilmesi Anayasa 19/7, CMK 95, CMK 147/1,
- Şüphelinin avukatı veya maddi imkânı olmaması halinde baro tarafından görevlendirilen bir avukat ile hukuki yardım alabilmesi AİHS 6/3-c,
- Şüphelinin susma hakkı Anayasa 38, Şüpheli susma hakkını kullanmak istediğine dair beyanda bulunduktan sonra konu hakkında açıklama yaptırılması istenemez,
- Şüphelinin lehine delilleri sunma ve toplanmasını isteme hakkı CMK 147/1-f, Şüpheli olayla ilgili lehine video, fotoğraf, belge vb. delilleri toplanarak muhafaza altına alınmasını talep edebilir.
Sanık; soruşturma aşamasında şüphelinin suçu işlediğine dair Cumhuriyet Savcısı tarafından kanaat getirilmesi halinde iddianame düzenlenir. İddianamenin Mahkeme tarafından kabul edilmesiyle kovuşturma başlar. Bu aşamada şüpheli, sanık sıfatına dönüşür ve hükmün kesinleşmesine kadar devam eder. Ceza yargılamasının ana unsurudur.